TurkuazForum | Bilgi Paylaşım Platformu
FORUMUMUZDAN DAHA IYI YARARLANMAK ICIN UYE OL
TurkuazForum | Bilgi Paylaşım Platformu
FORUMUMUZDAN DAHA IYI YARARLANMAK ICIN UYE OL
TurkuazForum | Bilgi Paylaşım Platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
TurkuazForum | Bilgi Paylaşım Platformu

|
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Sitemize Moderator Alımları Başlamıştır
Kullanıcıların Dikkatine Forum Kuralları Oluşturulmuştur Bütün Kullanıcılar Lütfen Okusun
Forum Kurallarını Bütün Kullanıcılar Okumuş Sayılmaktadır
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» Cradle of Persia 1.08 (Portable)
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyCuma Tem. 16, 2010 4:42 pm tarafından kizilcakisla

» Moderatorluk Kuralları
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyCuma Tem. 16, 2010 4:21 pm tarafından kizilcakisla

» HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:09 pm tarafından k058

» Erkek kadına dedi ki:
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:09 pm tarafından k058

» BİR AĞAÇ OLSAM
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:08 pm tarafından k058

» GÜZEL NE GÜZEL OLMUŞSUN
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:08 pm tarafından k058

» SENİ ÖZLEMEKTEYİM YAR
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:07 pm tarafından k058

» İsimsiz sorgularımın
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:07 pm tarafından k058

» Ben sana mecburum
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPerş. Şub. 04, 2010 3:06 pm tarafından k058

Kimler hatta?
Toplam 5 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 5 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 14 kişi Cuma Mayıs 07, 2021 7:39 pm tarihinde online oldu.
En iyi yollayıcılar
k058
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
Admin
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
3bub3kir
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
eşrefpaşahastanesi
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
coskun.cnd
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
esperaldo
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
kizilcakisla
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
ruya-tabiriniz
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
KaRa_SoN
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
cayluk
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_lcapMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Voting_barMÛSÂ ALEYHİSSELÂM Vote_rcap 
Üye Paneli
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM ConfigureProfiliniz                 
Bilgiler
Seçenekler
İmza
Avatar

MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Kwalletmanager Sosyal                    
Arkadaş ve Tanınmamış
Üye listesi
Grup
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Newmsg Özel Mesaj            
 Yeni Özel Mesaj
Gelen Kutusu
ÖM Gönder
 Saklanan Ö. Mesajlar
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Kthememgr Forumdan             

 

 MÛSÂ ALEYHİSSELÂM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
k058
Yönetici
Yönetici
k058


Canlı
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok
Balık
Mesaj Sayısı : 284
Kayıt tarihi : 04/06/09
Yaş : 30
Lakap : Paylaşımcı | Admin

MÛSÂ ALEYHİSSELÂM Empty
MesajKonu: MÛSÂ ALEYHİSSELÂM   MÛSÂ ALEYHİSSELÂM EmptyPaz Ocak 31, 2010 8:38 pm

Mûsâ Aleyhisselâm










Allahü teâlâ ile Tûr dağında konuşmuştur.

MÛSÂ
ALEYHİSSELÂM


İsrâiloğullarına gönderilen
peygamberlerden. Peygamberler içinde üstünlükleri olan ve kendilerine
''ulü'l-azm'' denilen altı peygamberin üçüncüsüdür. Allahü teâlâ ile konuştuğu
için, ''Kelimullah'' denilmiştir. Beni İsrâil'e gelmiştir. Yâkub aleyhisselâmın
soyundandır. Hârûn aleyhisselâmın kardeşidir. Babasının ismi İmrân'dır.
Annesinin ismi Nüceyb veya Nâciye veya Yuhâbil'dir. Hazret-i Yûsuf'tan sonra,
Mısır'da, İsrâiloğulları iyice artıp çoğaldı. Bunlar hazret-i Yâkûb ve hazret-i
Yûsuf'un bildirdikleri dine inanıyorlar ve emirleriniyerine getiriyorlardı.
Mısır'ın eski yerlisi Kıbti kavmiyse yıldızlara ve putlara taparlardı ve
İsrâiloğullarına hakâret gözüyle bakar, başlarında bulunan firavunlar onları
esir gibi ağır işlerde kullanırlardı. Onların çoğalmasından endişe ederlerdi.
Beni İsrâil, Kıbti kavminin kötü muâmelelerinden ve firavunların ağır
tekliflerinden bezmiş, usanmışlardı. Bu bakımdan dedelerinin eski yurtları olan
Ken,ân diyârına gitmek isterlerdi. Fakat firavunlar onların Mısır'dan çıkmasına
izin vermeyip, eziyetlerini artırırlardı. Mısır'ın idâresini elinde bulunduran
ve firavun denilen krallar, kendilerine mezar olarak dağ gibi piramitler
yaptırıyorlar ve bu piramitlerin yapımında binlerce insanı zorla
çalıştırıyorlar. Allahü teâlâyı inkâr edip, ilâhlık dâvâsında bulunuyorlardı. Bu
zamanda falcılık, sihirbâzlık meslek hâline getirilmiş ve ülkenin her tarafında
kâhinler, sihirbâzlar türemişti. Bu sırada Mısır halkının başında bulunan
Firavun bir gece rüyâsında Kudüs tarafından çıkan bir ateşin Mısır'ın yerli
halkı Kıbtileri yaktığını, İsrâiloğullarına ise hiç zarar vermediğini gördü. Bu
rüyâyı yorumlayan kâhinler, İsrâiloğullarından bir erkek çocuk dünyâya gelecek,
senin saltanatını yıkacak ve sen helâk olacaksın, dediler. Bunun üzerine Firavun
on iki kabile hâlinde olan ve her bir kabilenin başında bir idârecisi bulunan
İsrâiloğullarının birleşmesinden de iyice endişelendi. İsrâiloğullarından
doğacak erkek çocukların öldürülmeleri için kânun çıkardı. Bu hâdise karşısında
İsrâiloğullarının sıkıntıları iyice arttı. Firavun'un emrine karşı gelenler
topluca öldürülmeye başlandı. Bu sırada doğan Mûsâ aleyhisselâmın annesi onun da
öldürülmesinden korkmuş ve çok endişelenmişti. Kur'ân-ı kerim'de onun kalbine
meâlen şöyle ilhâm edildiği bildirilmektedir. ''Mûsâ'nın annesine şöyle ilhâm
ettik: Bu çocuğu (Mûsâ'yı) emzirİ sonra öldürülmesinden korktuğun zaman onu suya
(Nil Nehrine) bırakıver, boğulmasından korkma, ayrılmasından kederlenme. Çünkü
biz, muhakkak onu sana geri vereceğiz ve kendisini peygamberlerden yapacağız.''
(Kasas sûresi:7)


Mûsâ aleyhisselâmın annesi onu bir
sandığın içine koyup Nil Nehrine bıraktı. Nehir üzerinde akıp giderken akıntı
onu Firavun'un sarayına doğru sürükledi. Firavun'un hanımı Âsiye, sandığı
görerek yakalayıp saraya götürdü. Sandığı açıp içinde nûr topu gibi bir çocuk
görünce onu cân u gönülden sevip;''Aman bunu öldürmeyiniz. Belki büyür de
işimize yarar, yâhut onu oğul ediniriz.'' dedi. Onu emzirmek için pekçok süt
analar getirtti.. Mûsâ aleyhisselâm hiçbirisinin memesini almadı. Annesi,
çocuğunun Firavun'un sarayına alındığını ve süt annesi arandığını öğrendi. Süt
annesi olabileceğini söylemesi için kızını yâni hazret-i Mûsâ'nın kardeşini
gönderdi. Kardeşi saraya gidip; ''Size bu çocoğu emzirecek, onu güzel
yetiştirecek bir hanımı haber vereyim mi?'' dedi. Bunun üzerine Mûsâ
aleyhisselâmın annesini getirttiler. Mûsâ aleyhisselâm onun memesini aldı ve
bunun üzerine Firavun'un hanımı Âsiye onu süt anneliğine kabûl etti. Böylece
kimsenin haberi olmaksızın kendi oğlunu Firavun'un sarayında emzirip büyüttü.
Mûsâ aleyhisselâm Firavun'un sarayında büyüdükten sonra sarayı terkedip
akrabâsının ve büyük kardeşi Hârûn'un yanına gitti. Bir gün gördü ki;
İsrâiloğullarından biriyle bir Kıbti kavga ediyor. Hazret-i Mûsâ aralarına girip
ayırmak için Kıbtiyi itip hafifçe göğsüne vurdu. Kıbti yere düşüp öldü. Hazret-i
Mûsâ elinden böyle bir kazâ çıkmasına üzüldü. Firavun'un şerrinden çekinip,
Mısır'dan ayrılarak Medyen'e gitti. Orada peygamber olan Şuayb aleyhisselâmla
buluşup, on sene Medyen'de kaldı ve Şuayb aleyhisselâmın kızıyla evlendi. Daha
sonra Mısır'a gitmek üzere Medyen'den ayrıldı. Tur Dağına geldiği sırada
mekânsız olarak Allahü teâlâ ile konuştu. Kendisine ve kardeşi Hârûn
aleyhisselâma peygamberlik verildi. Elindeki asânın yılan olması mûcizesi ve
eline koynuna sokup çıkarınca bembeyaz olup, ışık yayması mûcizeleri verildi.
Sonra da Kur'ân-ı kerim'de meâlen şöyle vahyedildiği bildirilmektedir: ''Bu iki
mûcize Firavun ve adamlarına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan
çıkmış bir millettir. Firavun'a git, doğrusu o azmıştır.'' (Kasas sûresi:
32-33)


Hazret-i Mûsâ Mısır'a varıp, kardeşi
Hârûn aleyhisselâm ile görüşüp, durumu anlattı. Firavun'a gidip onu dine dâvet
ettiler. İsrâiloğullarını serbest bırakmasını istediler. Firavun ilâhlık
dâvâsında bulunarak kabûl etmedi. Bunu üzerine Mûsâ aleyhisselâm elindeki
asâsını yere bıraktı. Kocaman bir ejderhâ olup, hareket etmeye başladı. Elini
koynuna sokup çıkardıi eli bembeyaz göründü. Bu mûcize karşısında şaşırıp kalan
Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, o sihirbâzdır dediler. Hazret-i Mûsâ;
''Size gelen gerçeğe dil mi uzatıyorsunuz. Bu, sihir değildir. Bu, her şeyin
yaratıcısı olan Allahü teâlânın verdiği bir mûcisesidir.'' diyerek onları imana
çağırdı. Firavun ve adamları hazret-i Mûsâ'nın sözlerini dinlemediler.
Gösterdiği mûcizelere inanmayıp, sihirdir diye ısrâr ettiler. Firavun; ''Ey
Mûsâ! Sihirbâzlığın ile bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir
göstereceğiz. Bir vakit veyer tâyin et.'' diyerek ülkesindeki bütün sihirbâzları
topladı. Mûsâ aleyhisselâm Allahü teâlâya duâ ederek, sihirbazlarla karşılaşmayı
kabûl etti. Mısır halkı önünde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler. Sihirbazlar
ellerindeki ip ve sopaları yere attılar, göz bağcılık ile bir takım yılanlar
geziyor gibi gösterdiler. Bu sırada Mûsâ aleyhisselâm elindeki asâsını yere
bırakıverdi. Mûcize olarak dehşetli ve çevik bir ejderhâ olup, sihirbazların
yere attıkları ve yılan gibi gösterdikleri şeyleri yuttu. Bunu gören
sihirbazlar; ''Bu mutlaka insan gücünün dışında bir mûcizedir.'' dediler ve
hazret-i Mûsâ'ya iman ettiler. Bu hadise karşısında Firavun iyice azgınlaşıp,
baskı ve zulmünü arttırdı. Mûsâ aleyhisselâma inananları şehit ettirdi. Hazret-i
Mûsâ'ya iman etmiş olan kendi hanımı Âsiye'yi de şehit etti. Firavun ve kavmi
küfürde ve imansızlıkta ısrâr edince, Allahü teâlâ onları çeşitli belâlar verdi.
önce şiddetli bir kuraklık oldu ve çetin bir kıtlığa tutuldular. Sonra su
baskını, çekirge, haşarât ve kurbağa istilâsına uğradılar. Başlarına belâ
geldikçe hazret-i Mûsâ'ya gidip belânın kaldırılmasını ve iman edeceklerini
söylediler. Fakat belâ kalkınca azgınlıklarına devâm ederek iman etmediler.
Tekrar belâlar başlarına geldi. Buna rağmen iman etmediler. Firavun ve kavmine
gönderilen bu belâlar Kur'ân-ı kerim'in A'raf sûresinde bildirilmektedir.
Firavun ve kavmi, Mûsâ aleyhisselâmın gösterdiği mûcizeler karşısında
İsrâiloğullarının Mısır'dan gitmelerine izin verdi. Mûsâ aleyhisselâm bir vakit
tâyin ederek bir gece vakti bütün İsrâiloğullarını toplayıp Mısır'dan çıktı.
Bunun üzerine Firavun izin verdiğine pişmân oldu. Derhâl askerini toplayıp,
peşlerine düştü ve sabaha doğru onlara Kızıldeniz kenarında yetişti.Önlerinde
denizi arkalarında düşmanı gören İsrâiloğulları endişeye kapıldılar. Bu sırada
Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma meâlen: ''Asân ile denize vur.'' (Şuarâ
sûresi:63) diye vahyetti. hazret-i Mûsâ bu emir üzerine asâsını denize vurdu.
Deniz hemen ikiye ayrıldı her bir tarafı yüksek bir dağ gibiydi. Önlerine çok
geniş ve kupkuru on iki tâne yol açıldı. On iki sülâle olan İsrâiloğulları bu
yollardan yürüyüp karşıya geçtiler. Firavun, askerleriyle birlikte peşlerine
düşüp denizde açılan yola dalınca, açılan yol kapanıp sular kavuştu.Firavun
askerleriyle birlikte boğuldu. Firavun boğulmak üzere iken ''inandım'' demişse
de onun ye'se kapılarak söylediği bu sözü kabul olunmadı. Bu hususta kur'ân-ı
kerim'de meâlen şöyle buyurulmaktadır: ''İsrâiloğullarını denizden geçirdik.
Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla arkalarına düştüler. Firavun
boğulacağı anda, ''İsrâiloğullarının iman ettiğinden (Allah'tan) başka bir ilâh
olmadığına inandım, artık ben de Müslümanlardanım.'' dedi.'' (Yûnus sûresi:90)
Ancak Allahü teâlâ Riravun'un imanını kabul etmedi ve ona Cebrâil aleyhisselâm
vâsıtasıyla şöyle hitap buyurdu: ''Şimdi mi inandın daha önce baş kaldırmış ve
bozgunculuk etmiştin.'' (Yûnus sûresi:91) ''Biz de bugün seni cansız bedeninle
denizden yüksek bir yere atacağız ki, arkadan geleceklere bir ibret olsun.
Bununla berâber doğrusu insanlardan birçok kimseler âyetlerimizden (ibret verici
mûcizelerimizden) gâfildirler.'' (Yûnus sûresi: 92) Tefsir âlimlerinden
Zemahşeri bu âyeti şöyle tefsir etmiştir. ''Seni deniz kenarında bir köşeye
atacağız. Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış hâlde çıplak ve elbisesiz
olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere
koruyacağız.''


Firavun'un cesedi bir İngiliz
araştırma ekibi tarafından Kızıldeniz kenârında kumlar arasında bulunarak
İngiltere'ye götürülmüştür. Hâdisenin olduğu zamandan bugüne kadar üç bin yıl
geçmiş olmasına rağmen, Firavun'un vücudu bozulmamış hâliyle secde eder
vaziyette Londra'daki meşhur British Museum'da sergilenmektedir. (Bkz. Firavun)
Mûsâ aleyhisselâm Kızıldeniz'i geçtikten sonra, İsrâiloğullarını Ken'an diyârına
doğru götürdü. Yolda putperest bir kavmin yurduna uğradılar. Bu kavim öküz
sûretinde yapılmış bir puta tapıyorlardı. Onların bu hâlini gören İsrâiloğulları
onlara meyl ettiler. Hazret-i Mûsâ'ya; ''Yâ Mûsâ! onların tanrıları gibi bize de
bir tanrı yap.'' dediler. Hazret-i Mûsâ onlara; ''Siz câhil bir kavimsiniz.
Allahü teâlâ size nimet ve kurtuluş verdi. Allahü teâlâya iman ediniz, şirkten
ve putlardan kaçınız.'' diye nasihat etti.Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma bir
kitap indireceğini vâdetmişti. Tûr Dağına çıkması bildirildi. Mûsâ aleyhisselâm,
kardeşi Hârûn'u (aleyhisselâm) yerine vekil bırakıp, kendisi Tûr Dağına gitti.
Kırk gün Tûr Dağında kalıp, ibâdet etti. Vâsıtasız olarak Allahü teâlânın
kelâmını işitti. Bu sırada Tevrât kitâbı nâzil oldu. Mûsâ aleyhisselâm Tûr'da
iken, Sâmiri adında bir münâfık İsrâiloğullarının ellerindeki altınları topladı.
Eriterek bir buzağı heykeli yapıp işte sizin ilâhınız budur diyerek
İsrâiloğullarını aldatınca, buzağıya tapmaya başladılar. Hârûn aleyhisselâm her
ne kadar nasihat ettiyse de dinlemeyip, ona karşı çıktılar. Mûsâ aleyhisselâm
Tûr'dan dönünce, bu hâle çok gadaplanıp Sâmiri'yi reddetti ve yaptığı buzağı
heykelini yakıp denize attı. Sâmiri de insanlardan ayrı ve uzak, vahşi bir
şekilde, başkalarını ona yaklaşamadığı gibi, o da başkalarına yaklaşamaz hâlde
yaşadı. Bu hâlde bulunan Sâmiri sahrâda perişan bir hâlde helâk oldu. Hârûn
aleyhisselâma bu durumu sorunca; ''Nasihat ettim dinlemediler. Az kaldı beni
öldüreceklerdi.'' dedi. Böylece hazret-i Mûsâ'nın gadabı geçti. Onlara,
kendisine Tevrât'ın indirildiğini bildirdi. İsrâiloğulları da Tevrât'ta
bildirilen hükümlerle amel etmeye başladılar. Putlara tapmaktan
vazgeçtiler.Şirkten kurtulup, Allahü teâlâya imân ve şbâdet ettiler.
İsrâiloğulları Tih sahrasında kaldıkları sırada Mûsâ aleyhisselâmın
bildirdiklerine uymayıp yine taşkınlık gösterdiler. Mûsâ aleyhisselâmdan çeşitli
isteklerde bulundular. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâmın duâsı üzerine, Tih
Sahrasında susuz kalan İsrâiloğullarına su ihsân etti. Allahü teâlânın emriyle
Mûsâ aleyhisselâm asâsını yere vurup, on iki tâne pınar fışkırıp İsrâiloğulları
içtiler.


Allahü teâlâ onlara''Selva'' denilen
bıldırcın eti ve ''men'' denilen kudret helvası ihsân etti. Nihâyet; ''Biz
bunları yemekten usandık, bakla, soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz'' dediler.
Bu nimetlere karşı nankörlük yapan İsrâiloğulları, Mûsâ aleyhisselâmın Ken'an
diyârında bulunan Cebbâr (zâlim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul
etmediler. Mûsâ aleyhisselâma; ''Sen ve Rabbin cebbârlara karşı gidip savaş
edin.'' dediler. Mûsâ aleyhisselâmın akrabâlarından olan Kârûn, Mûsâ
aleyhisselâma karşı iftirâda bulunduğu için malları ve servetiyle yerin dibine
battı. İsrâiloğulları böyle taşkınlıklar gösterdikleri için Allahü teâlâ onları
kırk sene müddetle Tih Sahrâsında kalmakla cazâlandırdı. Kırk sens müddetle Tih
Sahrâsında şaşkın ve perişan bir hâlde dolaşan İsrâiloğulları, perişan hâlde
telef oldular. Nihâyet aradan epey bir zaman geçip İsrâiloğullarının çocukları
itâatkâr ve savaşacak bir tarzda yetiştiler. Bu sırada Hârûn aleyhisselâm da
vefât etti. Mûsâ aleyhisselâm, İsrâiloğullarını alıp, Lût gölünün güney tarafına
getirdi. Buradan da hareket ederek Üç bin Unk adında zâlim bir kralın ordusu ile
savaş yapıp gâlip geldiler. Böylece Şeria Nehrinin doğusuna sâhip oldular. Eriha
şehrinin karşısındaki dağa çıktılar. Buradan Ken'an diyârı gözüküyordu. Bu
sırada yüz yirmi yaşında bulunan Mûsâ aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ
aleyhisselâmın nerede vefât ettiği ve kabrini nerede olduğu husûsunda muhtelif
rivâyetler vardır. Kudüs civarında veya Nebû Dağında olduğu bu rivâyetlerdendir.
Hazret-i Mûsâ'nın şeriatı (bildirdiği dini) hazret-i İsâ'nın gönderilmesine
kadar devâm etti. İkisi arasında gelen peygamberler hep Mûsâ aleyhisselâmın
şeriatı ile amel etmekle mükellef oldular. İsrâiloğulları daha sonra Tevrât'ı
değiştirip hak dinden uzaklaşıp yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlara Yahûdiler
denilmiştir.


Mûsâ aleyhisselâmın
mûcizeleri:


1-Asâsının ejderhâ (büyük yılan)
olması. 2-Yed-i Beydâ: Sağ elini koynuna sokup çıkarınca, güneş gibi parlaması.
Bu nûru gören düşmanları kaçışırlardı. 3-Kavmiyle Kızıldeniz'in kenarına gelince
asâsını vurup denizde yol açması. 4-Tih sahrâsında kavminin susuz kalıp, su
istemeleri üzerine asâsını bir taşa vurup Beni İsrâil'in kabileleri adedince, on
iki pınar akıtması. 5-Firavun ve KIbti kavmi İsrâiloğullarına zulüm ettiği ve
Mûsâ aleyhisselâma inanmayıp isyân ettiklerinde, Allahü teâlâ hazret-i Mûsâ'ya
tûfân mûcizesini vermiştir. Çok şiddetli yağmur yağdı. Öyle bir karanlık ve
fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı çıkamadı. Ayın ve güneşin ışığı görünmez
oldu.. Kıbtilerin evlerini su bastı. Ayakta durur oldular. Su boğazlarına kadar
yükseldi. İsrâiloğullarının evlerine ise bir damla su girmedi. Firavun ve Kıbti
kavmi, bu belânın kaldırılmasını ve iman edeceklerini söylediler. Kaldırıldı
fakat yine imân etmediler ve başka belâlara dûçâr oldular.6-Kıbti kavminin
ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin tavanlarını yiyen
çekirge sürülerinin istilâsına uğramaları mûcizesi. Bu çekirgeler
İstâiloğullarına hiç dokunmayıp, Firavun'un kavmi Kıbtilere musallat olmuştur.
7-Kumnel yâni bit ve ekin böceği denen haşeratın Mûsâ aleyhisselâmın mûcizesi
olarak kibtı kavmine musallat olması. 8- Kurbağa mûcizesi, Kıbti kavmi her
belâya tutuldukça, belâ kaldırıldığında iman edeceklerini söylemelerine rağmen,
sözlerinden vazgeçmeleri üzerine üst üstüne belâya tutuldular. Kurbağaların
istilâsına uğramaları da şiddetli belâlardan biridir. Kurbağalar, yiyeceklerine,
içeceklerine düşer, kalırdı. Bir söz söylemek isteseler ağızlarını açarken
birkaç küçük kurbağa ağızlarından midelerine girerdi. Geceleri üzerinde toplanan
kurbağaların seslerinden uyuyamazlardı. Firavun, bu belâ kaldırıldığı takdirde,
iman edeceğini söylemesine rağmen, belâ kalkınca yine iman etmedi. 9-Kan belâsı.
Mısır'da bulunan bütün sular, Kıbtilerin kaplarına doldurulurken kan hâlini
alırdı. Böylece susuzluktan çâresiz kalmışlardı. İsrâiloğullarına ise böyle bir
şey olmazdı. 10-İsrâiloğullarından biri öldürüldüğü vakit kimin öldürdüğü
bilinemeyince, Mûsâ aleyhisselâmın duâsı ile dirilip, kendisini öldüreni haber
vermiştir. 11-Mûsâ aleyhisselâm kavmiyle Tih çölüne geldiği zaman, kavminin
yiyeceği kalmadığı için, Mûsâ aleyhisselâma gelerek çoluk-çocuğumuzla açlığa
dayanamıyoruz, dediklerinde Mûsâ akeyhisselâm Allahü teâlâya duâ etti. Kudret
helvası ve bıldırcın kebabı indi. Her ne zaman isteseler önlerinde hazır olurdu.
12-Hazret-i Mûsâ^nın duâsı ile kuraklıktan kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar
ve meyveler eski hâlini almıştır. 13- Hazret-i Mûsâ Tih sahrâsında bulunan
İsrâiloğullarının durumunu merak edince bir kurt gelip onların hâllerini haber
vermiştir. 14-Hazret-i Mûsâ'nın duâsıyla sarı dikenler altın olmuştur. Malı ve
zenginliğiyle gururlanıp isyân etmesinden dolayı malı ve mülkü ile birlikte tere
batırılan Kârun, bu mûcize karşısında âciz kalıp, hased ederdi. 15-Yolculukta
hazret-i Mûsâ'ya uzun mesâfeler kısalır, kısa zamanda çok uzak mesâfeleri
katederdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
MÛSÂ ALEYHİSSELÂM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ÎSÂ ALEYHİSSELÂM
» ŞİT (ŞİS) ALEYHİSSELÂM
» ŞEM'ÛN ALEYHİSSELÂM
» NUH ALEYHİSSELÂM
» LÛT ALEYHİSSELÂM

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TurkuazForum | Bilgi Paylaşım Platformu :: Dini Bölüm :: Paygamberler Tarihi-
Buraya geçin: